Herşeyin bir “öncesi”, bir “sonrası” olduğunu unutmamak gerek, tıpkı hayatımız gibi.
Basın İlan Kurumu Müdürlüğünden emekli olduktan sonra yerleştiğim ve yarım kalan kitaplarımı bitirip yayınlamak, çalışma hayatımdaki yoğun tempolu koşuşturmadan biraz olsun uzaklaşmak, kafa dinlemek için yerleştiğim Kazdağları’nın eteklerindeki memleketimde organik tarımla uğraşırken; sadece haftalık köşe yazıları yazıyordum.
Nasıl oldu, ne oldu anlamadan kendimi sosyal medyada eski gazetem adına açtığım bir haber platformunun içinde buldum.
Temiz hava ve bol oksijenli bir yaşam sürdüğüm bu memleketimde; bir kaç haftadır da sol kolumda özellikle bilek kısmında, önce küçük bir şekilde başlayıp ardından resmi mühür şeklinde büyüyen ve ardından biraz daha büyüdükten sonra yavaş yavaş da sönmeye başlayan bir cilt rahatsızlığı geçirdim, geçiriyorum.
Bu ister istemez beni rahatsız ederken; yaptığım işi de engelliyor. Ancak; şükretmek gerektiğini bildiğimden “Buna da şükür, Allah başka sıkıntı ve rahatsızlık vermesin” diyerek iyileşmesi için dua ettim hep.
Ancak, bu haftaki yazımı yazmaya başladığım Pazartesi sabahı gazeteci bir ablamın sosyal medya hesabında yaptığı paylaşım sonrasında 17 gündür hastanede tedavi gördüğünü bile duymadığım, belki de diğer basın mensubu arkadaşlarımın da bundan haberi olmadığı, uzun yıllar gerek komşu ilçem Bayramiç’te, ardından Kuzey Ege’de Balıkesir Edremit’te, emekliliği sonrasında da Çanakkale merkezde internet ve sosyal medya üzerinden gazetecilik yapmaya devam eden ağabeyim, arkadaşım Ahmet Ertan 60 yaşında hayatını kaybetmiş.
Vefat haberini üzülerek okurken; eski günler yani önceki yaşanmışlıklar; sonrasında ve şimdilerde yaşadıklarımız gözümün önüne geldi.
Neyin mücadelesini vermiştik yıllardır? Amacımız hep meydana gelen olayları, gündem olan konuları, bize aktarılanları, her türden haberleri kamuoyuna aktarmak adına gece-gündüz demeden; çoğu kez de ailemizi, çocuklarımızı geri planda bırakmak zorunda kalarak, hep gazetecilik mesleğini yapmak için koşturduk.
Bizim jenerasyondan kimleri kaybetmedik ki; Ayhan Öncü, Cemal Oral ve Mehmet Celen sadece Çanakkale’de, Basın İlan Kurumu Müdürü olarak görev yaptığım Sivas ve bağlı il Erzincan, ardından Tekirdağ ve bağlı iller Edirne ve Kırklareli’nde de genç yaşta çok meslektaşımız aramızdan ayrıldı birer birer.
Herşey gibi ömür de bitiyor. Bazen çalışırken; bazen emekli olduktan sonra.
Bugün hüzünlüyüm, hüzünlüyüz belki. Ama bizler için öyle veya böyle hayat devam ediyor.
Bakalım bugüne kadar öncesi olarak değerlendireceğimiz hayat, bana ve bizlere bundan sonra neler getirecek, neler gösterecek?
Tabii herkes gibi ben de çalışmalarıma devam ediyorum, devam edeceğim. Şu andaki hedefim sosyal medyada açtığım haber platformunu daha etkin hale getirmek. Bunun için bölgemizde olup biten, gündem olan konuları elimden geldiği kadarıyla aktarmaya çalışıyorum.
Eskiden yani önceden yaptığım gazete çıkarma fikri hala aklımda olsa da, artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
Hele herşeyin digitale evrildiği şu dönemde; başarılı olmanın yolu çok çalışıp performans göstermenin yerine güçlü ve kalite bir ekip kurarak gündeme hakim olmaktan geçiyor.
O yüzden geçmiş, bundan önce belki zordu ama bundan önceki kadar aynı anda herşeye anında ulaşılamadığı için biz basın çalışanları ve gazeteciler için çoğu zaman özel haber yapmakta bize günlerce bekletme fırsatı sağlıyordu. Şimdiler ise, herşey saniyeler içerinde her yere anında iletiliyor.
Bir yazımın daha sonuna gelirken; iletişimin artık “An”lık dediğimiz zamana dönüştüğü günlerin, siz değerli okurlarıma da hep iyi ve güzel haberler vermesini ve getirmesini dileyerek; hepinize sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler temenni ediyorum.
Kalın sağlıcakla…