Geçtiğimiz gün Lüleburgaz FM’de gerçekleştirilen programa katılan Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Karakoç vatandaşlara Cumhurbaşkanlığı yönetim şekli hakkında bilgi verdi.
Lüleburgaz FM aracılığı ile vatandaşlara hitap eden MHP MYK Üyesi Erdem Karakoç “1959 Kahramanmaraş Afşin doğumluyum. Uzun yıllardır ülkücü teşkilatlarda yöneticilik yapmaktayım. İlk yöneticiliğim İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlığı’dır. 10 yıla yakın İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptım. Son 6 yıldır da Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği yapmaktayım. Öncelikle bu Cumhurbaşkanlığı Yönetim Şekli Türkiye'de çift başlığı kaldıracak. Şimdi Türkiye'nin başında halk oylaması ile seçilen bir Cumhurbaşkanı var. Ama bu arada direksiyonda iki kişi var, halkın seçtiği bir başbakan, biraz daha fazla oy alan bir Cumhurbaşkanı var. Direksiyon da iki kişi oturdukları için bir sıkıntı var. Özellikle bunu ne zaman gördük Ahmet Davutoğlu döneminde. Türkiye'de eskiden de sıkıntı vardı ama bu kadar değildi. Mesela Yıldırım Akbulut, Turgut Özal'ın başbakanı iken 3 ay sonra Turgut Özal'a kendisinin ülkenin başbakanı olduğunu hatırlatmıştı ve benim işlerime karışma demişti.
Çünkü Özal'da karışan bir adamdı. Sonra 1999 MHP, DSP, ANAP, Anavatan Hükümeti’nde de aynı durumu yaşanmıştır. Cumhurbaşkanı başbakanın önüne kitapçığı fırlattığında Türkiye'de her şey altüst olmuştu. En son yine Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde gördük bunları. Bakıyoruz Cumhurbaşkanı Obama ile görüşüyor, Başbakan Putin ile görüşüyor. Biri Pakistan'a gidiyor, biri Hindistan'a gidiyor. Endonezya'dan dönerken biri ötekisi Malezya'ya gidiyor. Biri Japon başbakanı ile görüşürken biri Çin'de ki heyet ile görüşüyor. Şu anki anayasamıza göre yetki başbakana aittir. Ama yüzde 52 ile seçilmiş bir Cumhurbaşkanını durdurmak mümkün olmuyor. Bu Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi bizim önerdiğimiz yani daha çok bizim mutabık kaldığımız bir sistemdir. Çünkü bu iş bu şekilde gitmez. Binali Bey ile mevcut Cumhurbaşkanın arasında herhangi bir şey yok. Çok eski arkadaş oldukları için, ama bu yarın bozulmayacağı anlamına gelmez. Bu yarın başbakanlık ya da Cumhurbaşkanlığında bir değişiklik olduğu zaman yeniden en son Ahmet Davutoğlu'nda yaşadığımız kargaşanın yeniden doğmasının önüne geçecek bir şey değil. Sonuçta Türk devlet yönetimi tek başlı olmalı diyoruz. Meclis işlevsel hale getirilmeli.
Birilerinin iddia ettikleri gibi meclis işlevini kaybedecek duruma değil, daha güçlü hale getirilmeli. Kanunu gerçekten çıkaran, bütçeyi gerçekten çıkaran ve her şeyi o anlamda denetleyen bir mekanizmaya sahip olarak Türkiye devlet yönetiminde ağırlık sahibi olmalı. İşin özeti, çift başlılığı kaldırmak ama ondan ötesi MHP'yi çok yakından ilgilendiren başka bir boyut var. Biz 7 Haziran’da gördük ki Türkiye fiilen bölünmüş. Mardin'de Diyarbakır'da Van'da 11’er milletvekilinin çıktığı bölgede MHP tek bir milletvekili çıkaramıyor. AKP’nin çıkardığı milletvekilleri de sadece memur oyları ile. Yani aşireti kaybetmişiz, korucuyu kaybetmişiz, din adamını kaybetmişiz. 80 milletvekili ile meclise girilmiş, kilit bir rol oynayacak hale gelmiş. Hangi parti? Terör örgütü ile kendisini ayrıştırmayan parti. Dahası da olmuş Suriye'de bir savaş devam ediyor. Biz Türkler için orada mukaddes bir yer var, Türkmen Dağı. Bir de yıkılası bir yer var Kobani. Türkiye'deki Türkmen çocukları normalde yardıma gittikleri zaman nereye gitmeli Türkmen Dağı’na gitmeli. Ama Suruç'ta gördük ki Türkmen çocukları farklı mezhepte oldukları için Türkmen Dağı’na değil Kobani’ye gidiyorlar. Türkiye'de HDP sadece bölücü bir parti değil. HDP ayrıca Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği 80 milyonluk ülkeyi ırkçılık ve mezhepçilik bazında ayrıştıran ve bu anlamda 100 milletvekili kadar güç kazanabilecek olan ve Türk devletini demokrasi içinde yönetilemez hale getirecek bir çizgiye doğru ilerliyor. Selahattin Demirtaş’ı televizyonlara radyoya çıkardılar saz çaldırdılar. Sonuçta Kemalistler, Devlet Bahçeli'nin viski içenler diye aşağıladığı, ‘Boğazda viski içerek Türkiye yönetilmez’ dediği adamlar yüzde 2,5’luk destek verdiler bu partiye. Bu partinin gidişi bize göre sadece ayrıştırmacı değil ayrıca mezhepçi anlamda Türkiye Devleti’ne isyan halinde olan grupları da kendi bünyesinde barındıracak halde olduğu biliniyordu.
Bu coğrafyada Allah'ın ortağı olmaz. Biz Allah'a ortak koşanlara müşrik deriz. Bu coğrafyada da Türk'ün yönetiminde ortağı olmaz. Birileri Türk devletine ortak olmak istiyor ise aklını başına devşirecek. Demokrasi içerisinde hiç müsaade etmeyiz. Diyoruz ki ayrılıkçı ve mezhepçi guruplar hiçbir zaman Türk Devleti’nin yönetiminde yer alamaz. Bu gün getirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Yönetim Şekli’ndeki şey tabiri yerindeyse Türkiye Devleti’nin Mustafa Kemal Atatürk’ten alınan mirasını olduğu gibi devam ettirmek isteyen büyük kesime dönük bir siyaset üretme hesabıdır” dedi.