reklam
reklam
DOLAR 34,6629 % 0.05
EURO 36,6664 % 0.77
STERLIN 43,9701 % 0.86
FRANG 39,3762 % 0.78
ALTIN 2.946,68 % 0,51
BITCOIN 95.824,00 2.895

Şehitleri Anma Programı Düzenlenecek

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi :
Şehitleri Anma Programı Düzenlenecek
reklam

18 Mart Şehitleri Anma Günü nedeniyle Lüleburgaz Şehitliğinde anma programı düzenlenileceği duyuruldu.

Çelenk sunma, saygı duruşu, saygı atışı, İstiklal Marşı, mesajların okunması, günün anlam ve önemini belirten konuşmanın yapılması, şiirlerin okunması, şehitlik defterinin imzalanması, şehit mezarlarının ziyaret edilmesinden sonra programın şehitlikte son bulacağı açıklandı.

18 Mart Şehitleri Anma Gününün Türk tarihi açısından son derece önemli olduğunu ifade eden yetkililer “3 KASIM 1914 – 18 MART 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı’nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla GELİBOLU yarımadasında 25 NİSAN 1915-8/9 OCAK 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır.

ÇANAKKALE’nin deniz ve kara savaşları; Türk Ulusal tarihinin 1800’lü yıllarının hemen çoğunluğunda görülen yenilgilerden sonra askeri ve siyasal varlığını bir kez daha kanıtladığı savaşlardır.

Harp tarihine bakıldığında askeri zaferlerin daima taarruzi bir harekatın sonunda kazanıldığı görülür. Çanakkale savaşları ise savunan orduların taarruz edenleri yenilgiye uğratmış olduğu, hemen tek örnektir.

ÇANAKKALE SAVUNMASI : Öz yurdunu korumak için şahlanan yaralı bir ulusun, sayı ve maddi açılardan üstünlüğü tartışılmaz olan düşmanlarını yenerek, onları felce uğrattığı bir savaştır. Bu durumuyla dünya harp tarihlerine geçmiş ve Türk tarihine de altın harflerle yazılıp Türk’ün kahramanlık ve şeref abidesi olmuştur.

Bu zaferler, büyük Türk Ulusuna Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Mustafa Kemal’in Anafartalarda parlayan yıldızını 18 MART’ın şafağı aydınlatmış, bu zafer, Türk’e, öz benliğini ulusal kimliğini bulma yolunu göstermiş, Türk bağımsızlık savaşının temelleri ÇANAKKALE’nin sularında ve Conk Bayırı’nda atılmıştır.

18 MART Çanakkale Zaferi, Anafartalar yangınının bir kıvılcımıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe geçen ilk kahramanlığı 18 MART’ın beşiğinde doğmuş; bu şahsiyet, Sakaryalarda şahlanmış, Dumlupınar’da Türk’ün kaderini değiştirmiş 9 EYLÜL 1922’de Ulusumuzu dünya uluslararasındaki şerefli mevkiye yükseltecek son zaferi kazanmıştır. Bu olayların moral dayanağım kuşkusuz ÇANAKKALE’ler oluşturmuştur.

Çanakkale savaşları ve kazanılan zaferler; Türk kurtuluş ve bağımsızlık savaşına maya çalmış; ulusal bilinci ve ulusal ruhu yeniden ateşlemiş ve Türklük, tarihteki şanlı ve seçkin yerini böylece almıştır. İstiklal Savaşımızın temelinde böylesine muhteşem zaferler bulunmasaydı, 19 MAYIS 1919’un ufkunda Mustafa Kemal Paşa belki gene doğabilirdi ama ulus; onu Anafartalar Kahramanı, İstanbul’a düşmanın girmesini önleyen komutan olarak ÇANAKKALE’den tanımasaydı acaba etrafında toplanıp kısa sürede kenetlenmesi o kadar kolay olabilir miydi.

Bu bakımdan ÇANAKKALE; Türk ulusal tarihinin akışı içinde çok önemli bir yere sahip olmakla beraber, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden biçimlenen Dünya ve bu dünyada ki siyasal rejim sistemlerinin yeniden şekillenmesi; siyasal sınırların yeniden çizilmesi ve dönemin üç büyük imparatorluğunun (Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus Çarlık İmparatorlukları) yıkılarak yeni yeni ulusal devletlerin tarih sahnesine çıkışı ile de bu zaferin yakın ilişkisi vardır. Şunu da belirtmeliyim ki, bu zaferler Rus Çarlığı’nın yıkılmasına neden olduğu için yukarıda sıraladığımız etkileri göstermiştir. Eğer Çanakkale’de kazanılan Zaferler, Birinci Dünya Savaşı’nın diğer cephelerinde de devam etse idi ve Almanya ile birlikte ya da sadece Osmanlı imparatorluğu olarak savaştan galip çıksaydık, Dünya’nın rengi, şekli ve siyasi sının, kuşkusuz daha başka olurdu.

Çanakkale Savaşları; Balkan Harbi’nin bütün Türk Ulusu’nun ruhunda ve benliğinde açtığı derin yaranın ve utanç duygusunun kesin şekilde tedavisini sağlamış, en önemlisi de yukarıda değindiğim gibi Atatürk’ün Türk Ulusu ile birlikte bütün bir.cihan tarafından tanınmasını sağlamıştır.

Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşımızdaki muzaffer kılıcının çeliğine su veren ÇANAKKALE Savaşları olmuştur. Şurası da bir gerçektir ki Çanakkale’de devam eden deniz ve Kara harekât ve savaşlarını birbirinden ayırarak incelemek doğru olamaz. Bu her iki savaş bir biriyle iç içedir ve biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Bu husus gözden uzak tutulmamalıdır.

Rus Çarı II. Nikola’nın 1815 tarihinde “Hasta Adam” ismini taktığı Osmanlı İmparatorluğu’nun müzminleşen hastalığına daha 1906 yılında ilk isabetli tanıyı koyan Yzb. Mustafa Kemal, Ulusu’nun asıl cevherini; 1915’de Conk Bayırı’nın, Anafartalar’ın ve An Burnu’nun kan ve can pazarında çok yakından tanımak fırsatını bulmuştur. M. Kemal, Ulusuyla kan deryası içerisindeki ÇANAKKALE’de bu derece yakından tanışmamış olmasaydı Birinci Dünya Savaşı sonunda maddi ve moral gücünü hemen hemen tümden yitirmiş bir milletin başına geçip İstiklal Savaşımızı zaferle noktalayacağına acaba kesin inanç duyabilir miydi?

Bu nedenledir ki 18 MART’ı izleyen Çanakkale’deki kara savaşlarında kazandığı zaferiyle Türk Ulusu’nun 5000 yıllık tarih sahnesinden silinip gidemeyeceğini kendisi de şahsen idrak etmiş ve bunu bütün dünyaya İstiklal Savaşı’yla da kanıtlamıştır.

Daha sonra ki yıllarda inandığı ve güvendiği ulusunun baş komutanı olarak Türklüğün yaşam kudretini bir barış çelengi olarak kılıcının ucunda Ege’nin sularına bırakmaya muvaffak olmuştur.

18 MART Zaferi, düşman donanmalarının 1915 yılı başlarında İstanbul’a girmelerini ye İmparatorluğun daha o yıl içinde çökertilmesini önleyen çok büyük ve tarihi bir zaferin ilk raundu olmuştur.

ÇANAKKALE’nin kara savaşlarında kazanılan zafer ise Osmanlı İmparatorluğu’nun 30 EKİM 1918 MONDROS ateşkesine kadar ayakta kalmasını sağlayan ve Birinci Dünya Savaşı’nın en az iki yıl daha uzamasına neden olarak dünya tarihini etkileyen İkinci raundunu teşkil etmiştir.

Eğer ÇANAKKALE’deki zaferler kazanılmasaydı, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen birinci yılı sonunda İTİLAF Devletlerince işgal edilmiş, böylece Rus Çarlığı, müttefiklerinin yardımlarına en kısa yoldan kavuşmuş olacak ve Almanya’nın yenilgisi daha da çabuklaşarak Rusya’da 1917 BOLŞEVİK ihtilali muhtemelen gerçekleşmeyecekti.

18 MART’ın ve onu izleyen ÇANAKKALE kara savaşlarının zaferleri, ulusal tarihimizi ve dünya tarihini etkileyen önemi ve rolü bu noktalarda toplanmaktadır.

Bu savaşları yürüten bütün Türk Komutanları kahraman erleriyle omuz omuza çarpışırken, hiç kuşkusuz Murad-ı Hüdavendigârları, Hacı îl Beyleri, Lala Şahin ve Timurtaş Paşaları ve Evranos Beylerin ruhlarını kendi yanı başlarında duyarak savaşmışlardır.

Savaşırken tarihini düşünen, tarihini düşünürken savaşan Türk Ordusu ve onun seçkin komutanları; ÇANAKKALE Boğazı’nı kırık bir salla geçip Türk Sancağını ilk kez bu topraklara 1356 yılında diken Gazi Süleyman Paşa’nın ilk ayak bastığı NAMAZTEPE’den kendilerini seyrettiğini görür gibi duyarlardı.

Bir tek güne sığdırıldığı halde yüzyıllara hükmeden zaferlere ancak Türk Harp tarihlerinde rastlanabilir. İşte 18 MART Zaferi de yüzlerce yıldan beri Türk tarihinde gördüğümüz, MALAZGİRT, OTLUKBELİ, NİĞBOLU, MOHAÇ, KOSOVA-RİDANİYE, ÇALDIRAN, PREVEZE ve nihayet DUMLUPINAR gibi meydan savaşlarında kazınılan Türk zaferlerinden birisidir ve bu zaferin kazanılması 20. Yüzyılın tüm siyasal olaylarına yön vermiştir.

18 MART savaşını izleyen günlerde İngiliz Harp Kabinesi ve Amiral De ROBECK Boğaz’ı zorlamaya devam etmeyi düşünmüşlerse de verdikleri zayiatın kısa sürede yerine konulamayacağını anlayarak deniz harekatını durdurmaya, kara ve deniz kuvvetlerinin hazırlıklarını tamamladıktan sonra ileri bir tarihte GELİBOLU Yarımadası’na Anfibik kuvvetlerle ortaklaşa bir harekat yaparak Boğaz’ı düşürmeye ve İstanbul’a ulaşma planlarını bir kez daha uygulamaya karar verdi. Tarih 27 MART 1915.

Bölgedeki bütün gemiler MART’ın 22. gününden itibaren ayrılmaya başlamış ve geniş liman imkanları bulunan İSKENDERİYE’ye hareket ettirilmişlerdi. Yeni harekat için teşkilatlanma ve gemilerin çıkarma harekatına uygun şekilde yüklenmeleri için hazırlıklar burada yapılacaktı.

Türk Komuta Heyeti, İtilaf Devletlerinin yukarıda açıklandığı şekilde ikinci bir harekatın yapılabileceğini değerlendirerek Boğaz bölgesinde ve özellikle GELİBOLU Yarımadası’nda gerekli askeri önlemi LİMAN VON SANDERS komutasında ve Gelibolu’da 5’nci Türk Ordusu düşman çıkarmalarına karşı kuruluşunu tamamlamış bulunuyordu.

Kur.Yb. Mustafa Kemal’in komutasındaki 19. Tümen de Bigalı-Maydos bölgesinde 5’nci Ordunun ihtiyatını teşkil etmek üzere bölgeye gelmiştir.

Gelibolu Kara Savaşları 25 NİSAN 1915 günü sabahı fecirle birlikte başlayacak ve İtilaf Devletleri bu savaş harekatında irili ufaklı 600’e yakın savaş ve ticaret gemisinden oluşan, o tarihe kadar örneği görülmemiş bir deniz armadasıyla GELİBOLU Yarımadası’na yükleneceklerdir.

En kanlı savaşlardan biri olarak harp tarihlerinde yerini bulan bu savaşta taraflar yaklaşık 250’şer bin asker kaybedecek sonuçta savaş alanını, Türk’ün zaferine terk ederek 8/9 OCAK 1916 günü son erine kadar GELİBOLU’yu terk ederek çekip gideceklerdir” dediler.