Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, Tekirdağ Kent Konseyi Toplantı Salonu'nda kömürlü termik santral konusunda yapılanlar masaya yatırıldı.
Bakanlıkça yapılan plan değişikliği ve acele kamulaştırma kararını takiben, termik santrallerin kamu yararı açısından değerlendirildiği toplantıya belediye başkanları, sivil toplum örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve barolardan yoğun bir katılım vardı. “Birlikten kuvvet doğar” noktasında toplantıda farklı görüşler bir araya geldi.
Tekirdağ B.Ş.B. Gen. Sekreter Yardımcısı Tamer Dodurka açış konuşmasını yaparak sürecin bölgemize hayırlı olmasını ve mücadele neyi gerektiriyorsa her şeyin yapılacağını ifade etti. Toplantı, Tekirdağ Tabip Odası Temsilcisi Doç. Dr. Gamze Varol'un moderatörlüğü ile devam etti.
Silivri Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Has; kömürlü termik santrale karşı olduklarını daha önce yaşadığı bölge itibarıyla bu tür santrallerin çevreye nasıl bir olumsuzluk verdiğini çok yakından bildiğini bir fiil yaşadıklarını anlattı. Ayrıca acil kamulaştırma kararı sonucunda toprak sahiplerinin satışı tamamladığını ifade etti.
Vize Belediye Başkanı Sedat Balkı
Marmara Ereğlisi Belediye Başkanı İbrahim Uyan ise samimi şekilde 10 yıldır benzer sorunlarla mücadele ettiklerini anlatarak bu konuda da gerekli desteklerin verileceğini ifade etti. Başkan, konuşmasında, kömürlü santrallere karşı en büyük mücadeleyi veren ilçe olduklarını; bölgelerinde milyarlarca metreküp gaz, milyonlarca ton akaryakıt depolandığını, şimdi de bunların arasına ateş topu misali kömürlü elektrik santrali konmak istenildiğini söyledi. Başkan Uyan, ilçede 2016 yılındaki araştırmalara göre kanser oranının %15’leri bulduğunu, yıllardır anlatmalarına rağmen hiçbir yetkili ve siyasetçiden ses çıkmadığını, bu ölümlerin karşıdan seyredilmesi yetmezmiş gibi Marmara Ereğlisi Belediyesi’nin gözlerini para hırsı bürümüş sermaye sahiplerinin karalamalarına maruz kaldığını ekledi. Tüm bunlara rağmen, kömürlü elektrik santrali için de itirazlarını yaptıklarını, Danıştay’dan çıkacak olan kararı gururla halkla paylaşacaklarını ve görevinin başında olduğu sürece de haklı mücadeleye devam edeceklerini açıkladı. Başkan ayrıca yıllık 2 mil/ton ithal kömür kullanılacağını-yakılacağını ifade ederek gelişmelerin bölge insanımıza olumsuzluk yaşatacağını söyledi. Bu konuda Greenpeace ile temas ettiklerini, Kaptan Çebi’ye ait santrale karşı uzun süredir mücadele ettiklerini ifade edip “AVM yapılacak yere santral yapılıyor” diyerek sözlerine devam etti. Başkan konunun vahametini anlatabilmek adına böyle bir örnek verdi. Ancak aslına bakarsak bu ülkede her noktada AVM yapanla uçak fabrikasını kapatan, uzun yıllar bu ülkede demiryolu yapılmasına izin vermeyenlerle Alpullu Şeker Fabrikası’nı kapatan, pancara kota koyanlar, hepsi aynı zihniyette kişilerdir. Asıl olan doğru, planlı işleri bir bütün olarak yapmak uygulamaktır. Kişisel menfaatler her zaman hata yaptırır. Bunu mutlaka görmeliyiz.
Ergene Belediye Başkanı Rasim Yüksel de kendi bölgesinde termik santral sorunu olduğunu, dava sürecinin devam ettiğini; diğer taraftan bu ve benzer konularda mücadeleye devam edeceklerini ifade etti. Ayrıca Derin Deşarj Projesinin önemli olduğunu ve parçası oldukları bu projenin yapımının doğru olduğunu ve hızlanması gerektiğine dikkat çekti. “Ergene İlçesi sanayinin en yoğun olduğu bölgelerimizden biridir” diyerek çevre duyarlılığının artması gerektiğine vurgu yaptı.
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ise neredeyse 1 milyona ulaşan nüfusla Tekirdağ ilinin ortalama %8 yıllık artışla büyümesine dikkat çekerek, “Trakya tarım toprakları gözden çıkarılmıştır” noktasında “ilimizde daha fazla sanayi istemiyoruz” diyerek Trakya’da yaşananların sonucunda çok yerinde bir açıklama yapmıştır. Trakya'ya devamlı nüfus pompalanıyor, bunların getirdiği sosyal sorumluluk, eğitim sorumluluğu, barınma sorumluluğu bütün bunları ortaya konduğu zaman Trakya'nın gözden çıkarılmayacak bir bölge olduğunu herkesin bilmesini istersek termik santral konusunun da çok yanlış olduğunu, bu konuda hukuk sürecinin başlatıldığını (dava açıldığını), devam edeceğini ve gereken neyse yapılacağını ifade etti.
Prof. Dr. Doğan Kantarcı da her zaman ki gibi meselenin yanlış olduğuna, daha doğrusu karşılığında neleri yitireceğimizi örneklerle bilimsel ve oldukça anlaşılır şekilde sundu. Örneğin, çam ağcının iğne yapraklarındaki tahribatı çok net şekilde anlattı. Kükürt dioksit çıkıyor – yanınca sülfürik asitten etkilenen çamlar kurumaktadır. Kurumanın İnsan üzerindeki etkilerinden birisi de akciğer kanseridir. Termik santrallerin yoğun su kullanımına da dikkat çeken Prof. Dr. Kantarcı bu suyun DSİ tarafından verileceğini, maalesef bunun onaylandığını ifade etti.
Hâlbuki 2009 yılında alınan kararla Ergene Havzası’nda yeterli olmayan su rezervi nedeniyle aynı DSİ haklı olarak YAS adına yasaklama getirmişti. Ne oldu da bu kararda değişiklik yapıldı. Dolayısıyla, bunun sonucunda santraller canlı hayatın su ihtiyacına ortak olacak demektir…
Tekirdağ Tabip Odası, TMMOB, ZMO, Ziraat Odaları, Barolar, Greenpeace, Kuzey Ormanları, TEMA Vakfı gönüllüleri, DAYKO Vakfı, Trakya Platformu, kent konseyleri, birçok sivil toplum ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri de konuyla ilgili görüşlerini kısaca ifade ettiler.
Toplantıyla ilgili görüşlerini aktaran Lüleburgazlı doğa aktivisti Hakan Dedeoğlu ise yaptığı açıklamada “Trakya’da planlar rant ve talan nedeniyle plansızlık içinde uygulanıyor. Planlar doğru uygulansa haksız rantın önüne geçilmiş olacak. Memleketin ne yazık ki sahibi yok! Halkın öne çıkması dışında bu sorunların çözümlenmesi mümkün gözükmüyor! Bizler sürekli hukuk devletinin peşinde olarak mücadelemizi sürdürmekteyiz. Ancak mevcut hukuk genel hatlarıyla değerlendirildiğinde bize değil, erke ait olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden bizler haklarımızı ararken adaleti talep etmeliyiz. Dolayıyla daha fazla zaman kaybetmeden onun mücadelesini vermeliyiz!
Yıllardır “Kafa Kirliliği” ifadesini kullanıyorum. Bu kafalar ki Alpullu Şeker Fabrikası’nı kapatırken ne acıdır ki Trakya’mızın verimli topraklarına “birçok hapishane açtılar!” Bize böylesini uygun gördüler. Yıllardır iş-aş sorununa yanıt olarak talan edilen topraklarımızda yaşayan birçok insanımız kanserden kırılırken bugün ne yazık ki kazandıklarını yiyemeyecek haldeler. O gün bunu savunanlar bu defa neyi savunuyorlar, çok merak ediyorum. Trakya Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Çapa Tıp, Cerrahpaşa Tıp ve özel hastaneleri göz önünde bulundurduğumuzda ortalama 2 milyon insanımızın yaşadığı Trakya’da ortalama 100 bin kişinin kanser mücadelesi verdiğini düşündüğümde kahroluyorum. Bu işin sonu nereye varacak, gerçekten çok vahim bir tablo. Ranttan yana olanlarca bakıldığında Trakya büyük bir pasta olarak görülüyor. O yüzden de kısa sürede paylaşma yarışındalar. Trakya insanı hakkında oluşmuş “vur eline, al lokmayı” algı alışkanlığını değiştirmeliyiz!
Diğer taraftan altını çizmem gereken husus şurası olacaktır. 2009 yılındaki “revize plan” sonucu yaşanan yasal süreç, yani bilirkişilerin verdiği 215 sayfalık rapor ve sonucunda verilen hukuksal kararlar kesinlikle uygulanmalıdır. Her sorunun ardında hukukun doğru şekilde uygulanmaması yatmaktadır. Bu aşamada Tekirdağ Büyükşehir Belediyemizin toplantı yapmasındaki öne çıkışı çok önemlidir. Öte yandan 1/100 binlik kararlar uygulanmadığı için, belediye tarafından yapılacak değişikliklerin bölgenin menfaatleri yönünde olmasına dikkat etmeliyiz. Aksi takdirde zamanında İBB’ye ait Bimtaş şirketince Trakya’da yürütülen çalışmaların olumsuzlukların gerçekleşmesine sebep olunabilir. Tehdit, Trakya’nın bütününü kapsıyor. Davaların açılması güzel ancak bazen sonuç açısından yeterli olmuyor, yani yürütmeyi durdurma kararını kazanmış olsak bile, örneğin, ormanlık bir alanda ağaçlar kesildiğinde davayı kazanmanın pek anlamı kalmadığı kanaatiyle sorun devam edebiliyor (nasıl olsa ağaçlar geri gelmez düşüncesiyle). Hukukun bu şekilde işlemesine de müdahale etmek gerekir. Yapanın yanına kar kalmaması için bu değişiklik şart. Aksi takdirde biz davayı kazandığımızda santral bitmiş olabilir. Bu yönde değişiklikler yapabilmek adına öncelikli olarak hukuk temelli toplantıların yapılmasına devam edilmelidir. Sonuç olarak, Trakya’ya sahip çıktığımız göstermek için, tüm unsurların katılımlarıyla ortak büyük bir miting yapmak zorundayız. Trakya, sahipsiz değildir” dedi.