Üreten bir toplumdan tüketen bir topluma doğru adım adım gidiyoruz.
Ben de bu nedenle “Çiftçilik” konusunda bir değerlendirmede bulunarak; üzülerek de olsa resmi verilere göre kayıtlı çiftçi sayısının ülkemizde son 5 yılda yaklaşık yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 civarında azaldığını ifade etmek istiyorum.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” dediği 1 Mart 1922’den bu yana geçen 102 yıllık süre sonrasında bırakın köylüyü milletin efendisi olma durumunda bırakmayı, üretimde ve çiftçilikten de uzaklaşır hale geldiğini görünce üzüntüm bir kat daha artmaya başladı.
33 yıllık çalışma hayatımdan sonra emekli olarak Kazdağları’nın eteklerindeki memleketimde organik tarım yapmaya başlayan ve iki yıldır “Kapya Biber” yetiştiren yeni bir çiftçi adayı olarak toprakla uğraşmaktan ve ürün yetiştiriyor olmaktan çok mutluyum.
Yiyecek ya da hammadde elde etmek için hayvan yetiştiren veya tarımla uğraşan kişi anlamına gelen “Çiftçi”, terim olarak genellikle tarla bitkileri, meyve bahçeleri, üzüm bağları, kümes hayvanları ya da diğer çiftlik hayvanları alanlarının bazı kombinasyonlarını birlikte yapan kişiler için de kullanılır.
Bir çiftçinin kendi çiftlik arazisi olabilir veya işçi olarak bir toprak sahibinin toprağında çalışabilir. Gelişmiş ekonomilerde bir çiftçi genellikle bir çiftlik sahibi iken, toprak sahibinin toprağında çalışan kişiler rençper, çiftlik işçisi ya da ırgat olarak bilinir.
Bu bilgilerden sonra yazımın başlığı olan “Çiftçi Sende” konusuna gelerek; bundan 18 yıl önce “Ananı da al, git” ifadeleriyle uzun yıllar gündemde olup hala akıllarda kalan çiftçinin başına bir sürü olayların geldiği günler yaşadığımızı bir kez daha hatırlatayım istedim.
Neden ve niçin üreten bir toplumdan tüketen bir topluma geldik? Neden ve niçin çiftçi sayımız azaldı?
Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre; son 12 aylık enflasyonun yüzde 68,50 olduğu ülkemizde tarım alanları ise son 10 yılda yüzde 5; son 19 yılda ise yüzde 12 gerilemiş durumda.
İklim değişikliği ve artan dünya nüfusu ile birlikte gıdanın öneminin arttığı bir dönemde bu durum ülkemizde gıda güvenliği tartışmasına yol açarken;
biraz önce de ifade ettiğim gibi enflasyonun yüzde 68,50’ye yükselmesiyle birlikte çiftçiler için kritik öneme sahip gübre ve ilaç fiyatlarının da artmış olması üretime ket vuruyor.
İşte bu aşamada yaşadığımız tüketim toplumunda daha çok üretmenin gerekliliği ortada iken; bazı kesimlerin “Çiftçi sende” gibi ifadelerini hala kullandığı şu dönemde temel gıda maddelerinin bile ithal edilmesi üzüntü verici değil midir?
Öte yandan alım gücünün azalmasıyla fiyatlara olan etkisinin her alanda hissedilmesi üretime olan ihtiyacı bir kere daha gözler önüne sermiştir. Ayrıca; yaklaşık 16 milyona çıkan emekli sayımız da ülkemizde çalışan sayısının çiftçilikle uğraşanlarımız gibi artmadığını gözler önüne sermektedir.
Mahalli idareler seçimleri nedeniyle belediye meclis üyesi adayı olduğum dönemde özellikle ilçe pazarları olmak üzere esnaflarımıza yaptığımız ziyaretlerde üretimin ne kadar azaldığını, üretim maliyetlerindeki girdiler ve tüketen topluma dönüş yüzünden fiyatların azalmayarak hep artış gösterdiğini gördüm.
O zaman, ülkemizde “Hadi ordan çiftçi”, “Çiftçi sende” ve “Ananı da al, git” tarzındaki söylemler, ülkemizi başarılı bir üretim toplumu yapmaktan öte, sadece tüketen toplum yapmaktan ileriye götürmez fikrinde olduğum için her zaman ve her yerde üretim, üretim ve üretim diyorum.
Son olarak; hayatı boyunca hiç üretmeyen kişilerin bu tarz söylemlerle çiftçilik yaparak üretimi sürdürmeye çalışan insanlarımıza da kötülük yaptıklarına bir gün farkına varacaklardır.
Ama inşallah o gün kaybettiğimiz değil, kazandığımız gün olur ümidiyle; siz değerli okurlarıma sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler dileyerek Allah’a emanet ediyorum.
Kalın sağlıcakla…