Safir Psikolojik Danışmanlık ve Gelişim Merkezi psikoloğu Derya Ballı, Lüleburgaz Akım Koleji’nde eğitim ve öğretim hayatına devam eden öğrencilerin velilerine “Anne-Baba Tutumları ve Çocuk Gelişimine Etkisi” konulu seminer verdi.
Çocuklarda kişiliğin 0-5 yaş arasında atıldığını ifade eden Derya Ballı “Bir binanın temeli ne kadar iyi atılırsa, o bina ileride o kadar sağlam olur. Bu bağlamda anne-babaların çocukları ile en fazla zaman geçiren kişiler olarak, çocukların kişilik oluşumunda önemli bir rol oynadığını söylemek gerekiyor. Bunun için velilerin çocuklara karşı takındığı tavır ve tutumlar son derece önemlidir. Çocuğun gelişiminde iletişim de son derece önemlidir. Emir verme, gözdağı verme, eleştirme, suçlama, ad takma, alay etme gibi konular çocuklarımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Sınav stresi yaşayan çocuklarımız üzerinde baskı kurmamalıyız. Şuanda 8. sınıfların içinde olduğu TEOG diye bir sınav gerçeği var. İleride bunu eğitim gören tüm öğrenciler yaşayacak. Tabi velilerde çocukları gibi bu sürecin içinde olacaklar. Türkiye’deki eğitim sistemi de göz önüne alındığında çocukların sadece ruhsal sağlıklarını düşünmek çok etkili bir yöntem olmayacaktır. Akademik başarı, sınavlarda iyi puanlar yapmaları çocuklar için de veliler için de çok önemli. Burada deneme sınavına gerçekten iyi çalışmış ama istediği puanı alamamış çocuğunuza “Yine mi stres yaptın”, niye öyle oldu?” demeyin. “Elinden geleni yaptığını biliyoruz. Eksiklerini kapatacağına eminiz” deyin, gülümseyin. Empatik yaklaşım çocuğunuzun size açılmasını sağlar. Ama önce siz veliler sakin olmanız gerekiyor. Çocuğunuzu sınav öncesi programın dışına çıktığında sorgulamak yerine anlamaya çalışın. Sıkıntıları varsa dinleyin. Örneğin; ‘Sana bundan sonra telefon yok’ yerine ‘Telefonun senin başarını düşürdüğünü düşünüyorum, biraz daha az vakit geçirmen gerekebilir. Özellikle ders çalışırken kullanmasan iyi olur’ diyerek biraz daha hoşgörülü yaklaşım sağlanması gerekir. Birde olumsuz olarak aşırı koruyucu, kaygılı, baskıcı ve otoriter bir tutum sergilenmemesi gerekir” dedi.
Anne-baba-çocuk ilişkisi, temelde anne ve babanın tutumlarına bağlıdır. Çocuklar arasında uyum bozukluğuna yol açan birçok vakaya, yeterli ve uygun olmayan anne-baba çocuk ilişkilerinin neden olduğu saptanmıştır.
Anne babanın tutum ve davranışlarını oluşturan nedenler incelendiğinde tüm tavır alışlarda olduğu gibi, anne babaların çocuklarına takındıkları tavrın da bir öğrenme ürünü olduğu görülür.
Anne ve babaların, çocuklarına karşı tavırlarını etkileyen başlıca faktörler şöyle sıralanabilir:
· Anne ve babanın zihinlerinde nasıl bir çocuk istedikleri konusunda, daha doğumdan önce hayali bir çocuk kavramı oluşur. Dünyaya gelen çocuk, anne ve babanın beklentilerine uygun olmadığı taktirde, oluşan kırıklık sonucu, anne ve babada reddetme tavrı gelişir.
· Toplumun kültürel değerleri, çocuklarını yetiştirme konusunda anne ve babaların tutumlarını etkiler.
· Üstlendikleri ebeveyn rolünden haz duyan ve görevlerini gereğince yaptıklarına inanan anne ve babaların, çocuklarına karşı tıkındıkları tavırlar, çocuklarını nasıl yetiştireceklerini bilemeyen, güvensiz ve kendilerini yetersiz hisseden anne babaya oranla, daha başarılı ve olumludur.
· Çocuklarının sayı, cinsiyet ve kişilik özelliklerinden memnun olan anne ve babalar, memnun olmayanlara oranla, daha uygun tavırlara sahiptirler.
Bütün bunların dışında, anne ve babanın kendi çocukluk yıllarındaki deneyimleri, şimdiki tutumlarında etkili olabilir. Çocukluk yıllarında kendi anne babasıyla sağılıklı bir etkileşim kuramayan, yeterli sevgi göremeyen bir baba ya da genç kızlık yıllarında aşırı baskı altında büyümüş bir annenin tutumları, bu kötü deneyimler nedeniyle olumsuz olabilir.
Aile içinde eşler arasındaki ilişki, çocuklara karşı takınılan tavrı etkileyen bir başka faktördür. Örneğin, eşiyle anlaşamayan, mutsuz bin anne, tüm sevgisini çocuğuna vererek onunla aşırı derecede bütünleşebildiği gibi, tam tersine, saldırgan bir tutuma da bürünebilir.
Anne ve babanın geçmişteki deneyimleri, onların çocukları hakkında bazı projeler geliştirmelerinde de etkili olabilir.
Çocukluk yıllarını zor koşullar altında geçiren bir baba ya da anne, parasal olanaklara sahip olur olmaz, çocuğuna en iyi ortamı hazırlamak ister. Bunun için de çocuğun ilgi ve yeteneklerini dikkate almadan, bale, folklor, yabancı dil gibi konularda dersler aldırır, koleje girmek üzere onu hazırlar. Bütün bunları yaparken, anne ve babaların en büyük hataları, çocuklarını tanımadan, ilgi ve yeteneklerini saptamadan, onları kendi arzu ve tutkuları doğrultusunda yönlendirmelerinden kaynaklanmaktadır.
Büyüme aşamalarında başarılı olan çocuklar, iyi aile ilişkileri içinde yetişmiş bireylerdir. Aile içinde gerçekleşen başarılı ilişkiler, mutlu, arkadaşça, bunalımdan uzak ve yapıcı bireylerin oluşumunu sağlar. Bunun tersine olarak, uyum bozukluğu gösteren çocuklar, genellikle başarısız bin anne-baba-çocuk ilişkisinin ürünüdürler. Anne ve babanın sevgi ve ilgisinden yoksun olarak büyüyen çocuklar, büyük bir sevgi açlığı gösterirler. Bu açlık da birtakım davranış ve uyum bozukluklarına neden olabilir.
Çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olarak tanımlanabilen ergenlik dönemindeki ergenin, sorunlarını kolaylıkla çözebilmesi ve bu köprü evresini zorluğa uğramadan aşabilmesi, geçmişteki olumlu aile ilişkilerine bağlıdır. Çocukluk döneminde anne ve babası tarafından yeterince sevgi, sevecenlik ve güven duygusuyla yetiştirilen ve başarılı bir disiplininuygulandığı ortamda büyüyen çocuk, mutlu bir ergen adayıdır. Daha o dönemde anne ve babasıyla başarılı bir diyalog kurabilen çocuk; zorlu ergenlik döneminde, aynı arkadaşça ilişkilerini sürdürerek, kişisel sorunlarını kolaylıkla çözebilir.