Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye genelinden İl ve İlçe Başkanlarının katıldığı toplantıda Türkiye gündemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
CHP Kırklareli İl Başkanı Ünal Başkur, ilçe başkanları, kadın kolları başkanları ve gençlik kolları başkanlarının da katıldığı toplantıda referandum süreci ve başkanlık sistemi hakkında değerlendirmeler yapıldı. Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen genişletilmiş başkanlar toplantısında referandum süreci boyunca parti bayrağı yerine Türk bayrağı kullanılması kararlaştırıldı.
“HUZUR İÇERİSİNDE, KARDEŞÇE YAŞAMAK İSTİYORUZ!”
Anayasa değişikliğinin sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrasını da ilgilendireceğini belirten Kılıçdaroğlu “Önümüzde bir referandum var. Bu referandum bir siyasi partinin seçimi değildir. Siyasi partiler seçime girmiyorlar. Heyecanınızı anlıyorum ama heyecanı akılla kontrol edeceğiz. Ne söylediğimizi, nasıl söylediğimizi çok iyi kontrol edeceğiz. Demokrasi oylanacak, hepimizin ama hepimizin sorumluluğu var. Sadece Cumhuriyet Halk Partililerin değil, bütün siyasi partilerin sorumluluğu var. Sadece parti üyelerinin değil, bütün partilere üye olanların sorumluluğu var. Bir partiye, iki partiye, üç partiye üye olanların değil, partilere üye olmayan vatandaşların da sorumluluğu var. Sadece çiftçilerin, esnafların değil, gazetecilerin de, yazarların da, aydınların da, avukatların da, çiftçilerin de herkesin sorumluluğu var. Çünkü hepimiz bu topraklarda yaşıyoruz. Birlikte yaşamak istiyoruz. Düşüncelerimiz farklı olabilir, görüşlerimiz farklı olabilir, partilerimiz farklı olabilir, inançlarımız farklı olabilir, kimliklerimiz farklı olabilir, yaşam tarzlarımız farklı olabilir. Ama bir memlekette huzur içinde, kardeşçe yaşamak istiyoruz. O nedenle bu referandumun çok ama çok önemli bir değeri var. O nedenle heyecanımızı akılla dengeleyeceğiz. Nerede ne konuştuğumuzu, nasıl konuştuğumuzu çok iyi bileceğiz” dedi.
“SİGORTASIZ BİR DEVLET OLMAZ!”
Cumhurbaşkanının tarafsız olmasının devletin sigortası olduğunu belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duyuldu, hangi gerekçeyle ihtiyaç duyuldu? Bunu sokaktaki vatandaşımıza çok ama çok iyi anlatmak zorundayız. Bilgiyle anlatmak zorundayız, birikimle anlatmak zorundayız. Sen evet diyorsun, ben hayır diyorum diye bir kavga asla olmamalı. Her insanın görüşüne değer vermeliyiz. O nedenle sorumluluğumuz fazladır. Birlikte, düşünerek söz söyleyeceğiz. Düşünerek vatandaşlarımızın sandığa gitmesini isteyeceğiz. Gideceksiniz, ev ziyaretleri yapacaksınız, kahvelere gideceksiniz, köylere gideceksiniz, mahallelerde muhtarlarla görüşeceksiniz. Onlara soracağınız ilk soru şu olmalı, “Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyetinde taraflı mı olmalı, tarafsız mı olmalı?” Emin olun bu ülkenin halkının yüzde 99’u Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı diyecektir. Neden? Çünkü Cumhurbaşkanının tarafsızlığı devletin sigortasının garantisidir. Düşünün bir ülkede siyasi partiler arasında görüş farklılıkları çıktı, çatışma çıktı, bir türlü uyuşamıyorlar. Bunları kim bir araya getirecek, kim sigorta? Cumhurbaşkanı. Davet edecek, “buyurun gelin” diyecek. “Ülkenin bu kadar derdi varken bu çatışma, bu kavga neden” diyecek, “niçin uyuşmuyorsunuz” diyecek, “neden anlaşamıyorsunuz” diyecek. Bu değişiklik bu sigortayı tümüyle devre dışı bırakıyor. Evinizde elektrikler söndüğünde önce sigortaya bakarsınız. Mahallede elektrik söndüğünde sigortaya bakarsınız. Sigortasız bir devlet olmaz. Belki bazı vatandaşlarımız şunu söyleyebilirler: “E ne olacak yani Cumhurbaşkanı da taraflı olsun.” Cumhurbaşkanı taraflı olduğunda, yani aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı olduğunda cumhurun başkanı olamaz değerli arkadaşlarım. Cumhur ne demektir? 80 milyon vatandaş demektir. Cumhuru temsil eden 80 milyonu temsil eder. Bir partiyi, iki partiyi temsil etmez. Üç kişiyi, beş kişi, on milyonu, beş milyonu temsil etmez. Cumhurbaşkanı 80 milyonu temsil eder. O nedenledir ki, arabasında Türk bayrağı taşır. Başbakan taşıyamaz. Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı taşıyamaz. Genelkurmay Başkanı taşıyamaz. Türk bayrağını Cumhurbaşkanı, vali ve büyükelçiler devleti ve hükümeti temsil ettikleri için taşırlar. Bu düzen bozulacak.
“GÜLER YÜZLÜ BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ!”
Cumhuriyet Halk Partisi’nin demokrasi ve Cumhuriyeti savunma konusunda asla tereddüt etmeyeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu “Bu CHP’nin sorunu değil, bu bir Türkiye sorunudur. Bu bir seçim süreci değil, bu bir referandum sürecidir. Hepimizi ilgilendirir. Muhtarı düşünecek, ev kadını düşünecek, üniversite öğrencisi düşünecek, sanayici düşünecek, işçi düşünecek, taşeron işçisi düşünecek, o da hak arayamayacak. Sendikalar; korkudan sesleri çıkmıyor sendikaların. Niçin çıksın? Yarın bir kararname çıkacak sendikaları kapattım diyecek. Onlar da düşünecek. Demokrasiyi hep birlikte savunacağız hep birlikte. Ve dolayısıyla çocuklarımıza bırakacağımız en güzel miras, “Ben gittim referandumda anayasa değişikliği için hayır oyunu kullandım, senin geleceğin için” diyeceğiz. Bu çok değerli bir sözdür.
O gün ben 12 Eylül Darbe Anayasası oylanırken bir kamu görevlisi olarak sandığa gidip hayır oyu kullanmıştım. Bugün ben bunu gururla söylüyorum, övünçle söylüyorum. Hepimizin ortak çabası, ortak görüşüdür değerli arkadaşlarım. O açıdan bu işin sağı, solu yok, sağcısı, solcusu, Atatürkçüsü, milliyetçisi, ülkücüsü, mütedeyyini, dindar vatandaşın hepimizin sorunudur. Birisi gelir senin ibadetlerini sınırlar. Birisi gelir senin başka alanda yaptığın görevleri sınırlar. Biz özgürlüklerin sınırlanmasını istemiyoruz, düşüncelerin sınırlanmasını istemiyoruz. Hapishanelerinde gazetecilerin olduğu bir Türkiye istemiyoruz. Biz herkesin özgürce düşüncelerini ifade etmesini istiyoruz. Ortak aklın egemen kılınmasını istiyoruz, demokrasinin güçlenmesini istiyoruz. Dünyada saygınlığı olan bir ülke konumuna gelmek istiyoruz. Tüketen değil üreten bir Türkiye olmak istiyoruz. Üretim ancak demokrasiyle olur. İcatlar ancak demokratik ortamlarda olur. Üniversiteler ancak demokratik ortamlarda bilgi üretirler. Demokrasiyi sınırlandırdığınız zaman bir toplumu kitle halinde geriye taşımış olursunuz. O nedenle hepimizin sorumluluğu var.
Ülkücü kardeşlerim, milliyetçi kardeşlerim, Atatürkçü kardeşlerim, sosyal demokrat kardeşlerim, Müslüman kardeşlerim, Müslüman olmayan kardeşlerim, hangi inançtan kimlikten olursa olsun bütün vatandaşlarım, aynı havayı teneffüs ediyorsak, aynı ülkede yaşamak istiyorsak birlikte huzur içinde yaşamak istiyoruz, insan gibi yaşamak istiyoruz. Birbirimizin düşünceleri farklı olsa bile caddede, sokakta, kahvede, alanda, meydanda birbirimize merhaba diyebilmeliyiz. Güler yüzlü bir Türkiye istiyoruz.
Koca Nazım’ın dediği gibi “Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamak istiyoruz”. Bunun için çaba harcıyoruz.
Ülkemizi seviyoruz. Söylüyorum, bir daha söylüyorum. Bir parti propagandası asla olmayacak. Bu bir memleket meselesi. Gezerken, konuşurken bilgiye dayalı konuşacağız ezbere değil. İnanarak konuşacağız, sevgiyle konuşacağız. Hiç kimseyi ötekileştirmeden kim olursa olsun demokrasiden yanaysa benim başımın üstünde yeri var hangi partiden olursa olsun. Önce şu demokrasiyi bir kurtaralım. Önce bu ülkeye bir demokrasiyi getirelim. 1950’lerde, 60’larda, 40’lardan sonra başlayan çok partili hayatımızı geliştirelim. Yüzde 10 seçim barajına da karşıyız. Bakın onu da söylüyorum. Parlamentonun güçlenmesi için milli irade yüzde 100 tecelli eder mecliste, yetki veriyorsunuz yüzde 51, yüzde 100’ü feshediyor. Ya akıl var mantık var böyle bir şey olamaz.
Hepimize görevler düşüyor. Bu görevi severek yapalım, inanarak yapalım. Çocuklarımız için, evlatlarımız için, şehitlerimiz için, gazilerimiz için, bayrağımız için, vatanımız için. Bir ağaç gibi tek ve hür yaşayalım ve bir orman gibi kardeşçe bir arada yaşayalım” dedi.