Bu hafta, birbuçuk ay sonra gerçekleştirilecek Mahalli İdareler Genel Seçimleri kapsamında “Tahammül” konusunu işlemek istedim.
Birçok ortamda birlikte olan biz insanlar; işin içine siyaset, politika, parti girince birden bire 360 derece değişim gösterip kişileri bizden veya bizden değil sınıflandırması yapıyoruz.
Yaşadığı yörede, beldede, ilçede, ilde veya büyükşehirde insanlar hizmet adına herhangi bir partiden aday olamaz mı?
O zaman neden ve niye o kişi veya kişilere hizmet etme şansı vermemek? Neden ve niçin hemen yargılamak? Neden ve niçin bencilleşmek? Neden ve niçin kendisine rakip olacağı fikri içinde olmak?
Tabandan başlayarak tavana kadar siyasette gördüğüm ve hissettiğim bu konu, her seçimde yaşanıyor. Hele ki; bir yere aday olmayı düşünenler için hemen yazımın konusu olan “Tahammül”süzlük, yani tepki gösterme ortaya çıkıyor.
Bulunduğu yerde her kesim tarafından çok sevilen, takdir edilen, hizmet ve başarılarıyla gönüllerde taht kuranlar, siyaset ve politika yapmak istediğinde bir açık arama, bir istenmeme veya karalama kampanyası ile karşı karşıya kalıyor.
“Tahammül” sınırları siyaset işin içine girince aniden renk değiştiriyor ve hizmet etme amacının önüne engellemeler çıkartılıyor.
Ama böyle davrananlar partileri tarafından aday adayı dahi olmadan kendilerini yok sayarcasına geçen haftaki köşe yazımda ele aldığım “Aday” yazımdaki gibi tepeden inme “Aday” yapılınca sesleri bile çıkmıyor ve bu duruma “Tahammül” edebiliyor.
Demek ki; “Tahammül” veya “Tahammülsüzlük” ancak söz geçirebilene karşı bir kalkan görevi görüyor. Oysa ki; bir gün kendisinin veya kendilerinin de böyle bir şekilde ekarte edileceğini göremeyenler siyaseten de yok olmamışlar mıdır?
Gerek aktif gazetecilik yaptığım, gerekse kamuda bu görevi icra etmiş Sürekli Basın Kartı sahibi emekli bir bürokrat ve gazeteci olarak birçok siyasetçi ile çalışma fırsatı yakaladım. Her birini de takdirle karşıladığım o siyasetçilerin bir sözü de kulağıma küpe olmuştur: “Makam ve mevkiler biz faniler gibi gelip geçicidir”.
Sonuç olarak; siyasette “Tahammül” olayı sadece işine geldiği zaman değil, olumsuz olaylarda tepki olarak kullanılırsa ancak her şey amacına ulaşır diye düşünüyorum.
Bu nedenle; siyaset yapmak isteyenlere ayrıştırma yapılmadan fırsat tanınırsa hem daha çok aday çıkar, hem de en aktif, en dürüst ve en başarılı kişilerin siyaset arenasındaki sayısı artar.
Bir yazımın daha sonuna gelirken; siz değerli okurlarıma sağlıklı ve mutlu günler dileyerek, yazıma ünlü şarkıcımız Uğur Işılak’ın “İçimde bir sızı kalır” şarkı sözüyle son veriyorum.
“Akıp gider yıllar, bir bakarsın geriye/Kimler iz bırakmış, kimler gözden düşmüş diye/Yüzünde tebessüm, içinde bir sızı kalır/Değişmez bu devran, böyle gelmiş böyle gider/Aman vermez zaman, örmüştür ağını kader”.